16 Şubat 2018 Cuma

KARS: BEYAZIN BÜYÜSÜ

00:25

Başlık film afişi gibi oldu ama Kars'a da bu yakışır bence :) Kaç tane şehrimiz durup da binalarının resmini çekebileceğiniz kadar güzel bir mimariye veya donmuş bir gölün üzerinde oturup çay içebileceğiniz doğa harikalarına sahip? Nüfusu ülkemizdeki bir çok ilçeden bile küçük olan bu şirin kent tarihiyle, gastronomik olanaklarıyla ve cana yakın insanlarıyla size kendini sevdirecek.

KARS HAKKINDA

Eski Ermeni başkenti de olan Kars (Pakraduni Hanedanlığı, 10.yüzyıl.)  Türkiye'deki sınırlı sayıda başkentlik yapmış illerimizden biri. Yerleşim tarihi o kadar eskiye dayanıyor ki Alt Paleolotik Dönemden dahi bir çok eserler ortaya çıkabiliyor.

Bu topraklara Persler, Ermeniler,Urartular gibi bir çok toplum hükmetmiş ve  en nihayetinde Selçuklular döneminde Türk toprakları arasına katılmıştır.

Kars hakkında bilinmesi gereken bir önemli bilgi daha da vardır ki. o da bölgenin 93 harbinden sonra 40 yıl Rus İmparatorluğunun himayesinde kalmış olmasıdır. Bu o zamanlar her ne kadar can sıkıcı bir durum olsa da şu an Rusların bıraktığı enfes mimari Kars'ı Kars yapan etmenlerden biri olmuş durumda.

KARS'A NE ZAMAN NASIL GİDİLİR?

Kars'a kesinlikle ve kesinlikle kışın gidilir. Ne yapıp edip planlarınızı da buna göre yapın. Zaten yazın ortasında hadi ben Kars'a gidiyorum diyen pek olmaz bence zaten de yine de söyleyelim :)  O donmuş Çıldır Gölü'nün üzerinden gezmeden, karla kapla Rus mimarisini görmeden gelmeyin.

Ulaşım için ise Erzurum'da olduğu gibi 3 şekilde yani kara,hava ve tren yolu ile seyahat edebilirsiniz. Tren için buradan Alternatif Doğu Ekpresi turuma göz atabilirsiniz. Bunu dışında yine şahsi aracınızla gelebilir veya Kars Havalimanını kullanarak doğrudan Kars'a ayak basabilirsiniz.

KARS'DA NE YAPILIR NERELER GEZİLİR?

Kars'a gelmeden önce aklımda yapılacak şeylerin üstün körü bir listesi vardı ancak Türkiye'deki bir çok ilçeden küçük bu il beni şaşırttı diyebilirim. Yanlış anlaşılma olmasın. Burada gezilecek yer, tarihi eser eşi görülmemiş boyutta felan değil. Ancak olan şeyler o kadar kaliteli ve şehrin ruhu o kadar kendine özgü ki bir şekilde sevdiriyor sizi. Bir kere insanları sıcak buranın. Klasik muhafazakar bir doğu ilinde değilsiniz. İsteyen içkisini içiyor, rahatça geziyor, eğleniyor. Tabi 70.000 (resmi olarak 100.000'in biraz üzerinde ancak şehir genelde o nüfusa sahip deği) 'lik küçücük bir ilimize nazaran söylüyorum bunları. Size çok güzel bir tüyo daha vereyim. Şayet öğrenciyseniz seçim dönemizde hayat kurtarır :) Batum size otobüsle sadece 5 saat mesafede. Pasaportsuz, vizesiz Türkiye'nin bir iline gider gibi gider sağlam bir eğlenip geri dönebilirsiniz. Doğal güzellik mi istiyorsunuz? Artvin'de yine 4 saatlik mesafede sizi bekliyor. Yani gerçek bir gezginseniz turunuzu genişletip Doğu turundan Karadeniz turuna oradan da Gürcistan turuna bağlayabilirsiniz.

 Gelelim Kars'ın özeline. Kars için 2 gece yada 3 gecenizi ayırmanızı önerebilirim. İlk gün Çıldır Gölü ve Ani Harabeleri gezisi yapabilir, ikinci gün Kars'ın ara sokaklarında kaybolup yerel lezzetlerini deneyebilirsiniz. Üçüncü gün ise isteğinize bağlı olarak Sarıkamış'ta kayak yapabilir ya da Kars'ta bir gün daha az kalabilirsiniz.

Çıldır Gölü ve Ani Harabeleri gezisi için araç kiralamanız şart. Keza toplu taşıma ile buralara ulaşmanız hem zahmetli hem de yol boyunca görebileceğiniz bir çok güzelliği kaçırmış olacaksınız.
Ben Alemdaroğlu Oto Kiralama'dan gayet temiz bir Symbol'ü 100 TL'ye kiraladım. Siz de buradan veya başka bir yerden bu fiyat aralıklarında bir araç bulabilir, Kars'ın keyfini daha güzel çıkarabilirsiniz.

Nerelerde Gezmeli?

Ani Harabeleri:

Çıldır gölünde altın vuruş yapmadan önce ani harabelerine uğrayabilirsiniz zaten Kars'a daha yakın olduğu için de seyahate buradan başlamak işinizi kolaylaştıracaktır. Ani Harabeleri oldukça geniş bir alana yayılmış Ermeni, Bizans ve Selçuklu dönemi eserlerinden oluşuyor. Ana yolu takip ettiğiniz taktirde sağda,solda tüm yapıları görerek gidersiniz zaten. Kaçırmanızın olanağı yok. Ben burada tek tek binalara değinmeyeceğim ama belli başkı bir kaç tüyo verelim yine de :)



Ani Harabeleri bir çok yapıdan oluşuyor oluşmasına da ne, nerede, kimden kalma çok da bilgi edinemiyorsunuz. Yönlendirici ve bilgilendirici tabelalar Türkiye'nin hemen her yerinde olduğu gibi burada da yeterli değil. Olanlar ise ya sökülmüş ya da okunacak durumda değil. Bir de Muhittin. Sen ne ayaksın olum? O kilisenin tepesine nasıl çıktın? Hadi çıktın Nurgül'le aşkını kazıdında ne oldu ortodoks kilisesine hain?  Gezerken tarihin mi ayak izini takip ediyorsunuz yoksa Muhittin'in mi yer yer karıştırabilirsiniz. Çünkü Muhittin ve bilimum arkadaşları Mahmut,Erkan vs. her yerdeler!

Neyse, dediğim gibi burada bir çok devletin, çeşitli amaçlarla yaptırdığı farklı dönemlere ait bıraktığı bir çok parçadan oluşan yapılar var .Bunlardan biri olan Ebu'l Manuçehr Cami'sine uğramışken kesinlikle bir fotoğraf çektirmek isteyeceksiniz. Burası Ermenistan'la sınırımızı oluşturan Arpaçay'a ve köprüye hakim bir mevkide çok güzel bir yapı. Ayrıca ırmağın hemen karşısının Ermenistan olduğunu bilmek farklı duygular yaşatacaktır sizlere de (Çok iddalı oldu ama bana yaşattı valla!).


Biz gezerken bir çok kişinin gözü Selçuklu döneminden kalma iç kaleye gitmeye yemedi :) Ama siz gitmişken tüm bölgeye hakim bu tepeyi tırmanın ve manzaranın keyfini çıkarın. Pişman olmayacaksınız.
Arpaçay ve Ermenistan

Ani Kuzey Surları.
Yürürken irili ufaklı bir çok yapıya denk geleceksiniz.

Ani harabelerini gezdikten sonra artık Çıldır gölüne geçebiliriz.

Çıldır Gölü: 

Çıldır gölü Kars merkeze yaklaşık 45 dk. uzaklıkta, uzun bir hat üzerinde girilebilecek bir çok  noktadan oluşuyor. Tabi ki herhangi bir yerden gitmek durumunda kar motoru, ata binme ve gölün enfes sarı balğını yeme şansını kaçırmış oluyorsunuz. Dolayısıyla en iyi tercih bölgede bir restoran bulup burada göle giriş yapmak. Çünkü çoğu restoranın çevresinde bu tür aktiveteler toplanmış durumda. Biz ise öneri üzerine Günay'ın Yeri'ni tercih ettik. Bazı rehberlerde Atalay'ın Yeri önerilmiş olsa da burasını da gayet beğendiğimi söyleyebilirim. Eğer açsanız önceden telefon açıp rezervasyon yapmanızı öneririm. Zira bir turist grubuna denk gelirseniz bir hayli beklemek zorunda kalabilirsiniz. Hemen restoranın önünde atlı araba, kar motoru ve balık tutan bir grup sizi bekliyor olacak. Bunlardan birini seçip çıldır gölünün keyfini çıkarabilirsiniz. At arabasının fiyatı 20 TL kar motoru ise 40 TL. Biz hakkımızı kar motorundan yana kullandık.



Buraya gelmeden önce kameranızın pillerini hazırlayın çünkü bir hayli ihtiyacınız olacak :) Hele ki gün batımını yakalarsanız tadından yenmez. Günay'ın yerine gelirseniz hemen karşıdaki küçük adaya da uğramanızı öneririm.




Tercihinizi atlı kızaklardan yana da kullanabilirsiniz.
E buraya kadar gelmişken :))


Sarıkamış Kayak Tesisleri: 

(İnternet arşivi)











Eğer vaktiniz varsa ve kayak yapmak istiyorsanız Sarıkamış sizin için güzel bir seçenek olabilir. Bölgede bir çok lüks otel ve kayma rampaları bulunuyor. Bunlar bir Uludağ ve Erciyes'deki kadar çeşitli olmasa da tutkunlarından aldığımız bilgilere göre buranın tatı başka. Biz diyenlerin yalancısıyız valla. Ayrıca Alp'ler dışında kristal kar bulabileceğiniz yegane yer Sarıkamış. Bu kar bilindik kardan (detarjan reklamı gibi oldu) biraz daha kuru ve topaklanması zor bir kar. Ayrıca burasının diğer bölgelere gayet sakin ve çam ağaçlarıyla muhteşem bir manazaraya da sahip olduğunu söylüyorlar. Yani kayak yapmak ilginizi çekiyorsa uğrayabilirsiniz. Ben bir yere gittiğimde başka yerlerde yapamayacağımı düşündüğüm şeylere odaklandığım için gitmeyi tercih etmedim. Ama tercih sizin. Ayrıca hemen yanı başındaki Palandöken'de sizler için başka bir alternatifo


Gelelim Kars merkezinde neler yapabiliriz, nerelere gidebiliriz?

Kars Merkezi:

Nerede kalınır?

Kars merkezinde otel ücretleri eli yüzü düzgün bir yer için 100 TL'den başlamakla birlikte eski Rus mimarisi ve Kars'ın antik dokusunu yaşamak istiyorsanız en az 300-350 TL' yi gözden çıkarmanız gerekiyor. Kars'ta bu dokuyu yakalayabileceğiniz en iyi yerler Katarina Sarayı ve Cheltikov Otel. Katarina Sarayı 2.Çar Nikola döneminde hasta oğlu Aleksi için bir rahatlama merkezi ve av köşkü olarak yapılan yapı yakın bir zamana kadar virane durumdaydı ( böyle yapılar nasıl kendi haline burakılır akıl alır gibi değil ). Taki bir özel girişimci tarafından tadila sokularak otel olarak hizmete açılana kadar. İyi ki de açıldı yoksa kimsenin buraları sahipleneceği de yoktu. Bizim Muhittin'in Nurgül'le olan aşkını ölümsüzleştireceği bir binadan fazlası olamayacaktı.

Hemen ırmağın yanına konuşlanmış olan Katarina Sarayı'nın kaleden görünümü.


Cheltikov otel ise Rus döneminde konak, opera binası (keşke şimdi de opera binası olsa vb. gibi görevler aldıktan sonra otel olana kadar bir çok dönüşüm geçirmiş ve nihayetinde 2011 yılında otele dönüştürülerek bugünkü halini almış.






Bunun dışında kalabileceğiniz daha ucuz ve makul alternetifler ise Kars Konal Otel, Sim-Er otel yada en ucuz klasmandan Temel Otel. Bütçenize ve mevsim durumuna göre otelleri arayabilir müsaitlik ve fiyatlar hakkında bilgi alabilirsiniz.

Nereleri gezmeli?

Kars Kalesi:

1153 yılında Selçuklular'a bağlı Saltuklu Sultanı Melik İzzedin'in tarafından yaptırılan bu kale, hale bütünlüğünü koruması ve muhteşem manzarasıyla gerçekten görülmeyi hakediyor. Kaleye ulaşmak için iki seçeneğiniz var. Biri hemen kalenin ön patikasındaki yolu takip edip yürümek ya da aracınız varsa kaleye arka kapıdan dolanan yoldan girmek. Ancak arka taraftaki yoldan gidecekseniz bunun için araçla bayağı dolanmanız gerektiğini söylemeliyim. Yine bu yoldan giderken Katarina Sarayı'nı da görme şansınız var. Ancak her ne yolla giderseniz gidip göreceğiniz manzara için değecektir.

Kars Kalesi üzerinden şehir manzarası.
Kalenin içinden bir görünüm.



Süt Fabrikası: 1985'e  kadar çalışır durumda olan bu yapı yine Rus döneminden kalma yapılara güzel bir örnek.



Havariler Klisesi (Kümbet Cami) : 

10.yüzyılda  Bagratlı Krallığı tarafından yapılan bu kilise-cami Ermeni'lerden günümüze gelen nadide örneklerden bir tanesi.


Kars Fethiye Cami:
 Fethiye Camisi 19.yüzyılın başlarında kilise olarak inşa edilen bu yapı Kars'ın Rus işgalinden kurtluşundan sonra cami haline getirilerek günümüze ulaşmıştır.


Kars Müzesi: 

Üst katı Etnoğrafya alt katı Arkeoloji müzesi şekline hazırlanan Kars Müzesi çok geniş olmasada ücretsiz oluşu ve içerdiği orjinal bazı eseleriyle ziyaret edilmeyi hakediyor. Ayrıca bir T-Rex kemiği de bonus için sizi bekliyor olacak. İngiltere'deki örnekleriyle kıyaslanmayacak olsa da bir Jurassic Park nesili için yine de tatlı bir süpriz :)

Kars Müzesi
Kanlı Tabya:

Şehir çıkışında yer alan bu yapı,ismini, Ruslar'ın yaptığı gece baskınında 600 kişilik bir tabur askerimizin şehit edilmesinden alıyor. Yakın bir zamana kadar başıboş olan bu yapı daha sonra tadilata sokularak geçtiğimiz yıl hizmete açıldı. Aynı zamanda daha önceden Kars Müzesinde bulunan , Kars Antlaşması için Kars’a gelen Rus generallerinin Kazım Karabekir Paşa’ya hediye ettiği Beyaz Vagon da sergilenmek üzere Kanlı Tabya bahçesine getirildi.

Bunlar dışında şehir içinde gezerken diğer Rus dönemi yapılarına da rastlayabilirsiniz.Bunların bazıları:

*Kafkas Üniversitesi Devlet Konservatuarı
*Defterdarlık Binası
*İsmet Paşa İlköğretim Okulu
*Kars Sanayi ve Ticaret Odası
*Valilik Binası
*Kars İl Sağlık Müdürlüğü
*Gazi Kars Anadolu Lisesi
*Tuncer Güvensoy Evi

 olup hemen hepsi şehir merkezine dağıldığı için hepsini küçük bir şehir turuyla görebilirsiniz. Zaten yürürken isimli-isimsiz bir çok eski yapı daha göreceksiniz. Ayrıca Namık Kemal Evi'nde aşık atışmaları izleyebilir, hemen yanındaki Karahanoğlu Taş Köprüsünü ve Mazlumağa-Topçuoğlu hamamlarını ziyater edebilirsiniz.

Bunlar dışında yapabileceğiniz en önemli gezi ise gravyer peynirinin üretildiği yer olan Boğatepe köyü.

Boğatepe Köyü:


Geleneksel yerleri gezmeyi seviyorsanız, ve yaklaşık 100 yıllık tarihi olan gravyer peynirinin İsviçre'li bir gezgin-girişimciden bu günlere nasıl geldiğini merak ediyorsanız buraya da uğramadan geçmeyin derim. Buradan bulunan Zavat Eko Peynir Müzesi'nde peynirin yapılış aşamasından, kullanılan malzemelere kadar bir çok konuda geniş bilgi almanız da münkün.


YEME-İÇME REHBERİ:

Eğer benim gibi obursanız Kars sizi çok mutlu edecek :) Taze otlanmış mera danalarından, el yapımı peynirlerine kadar midenize balayı yaptırabileceğinız bir çok lezzet var Kars'ta. Tüm bunların arasında benim favorim Azeri kökenli piti oldu. Onun dışında kaz eti, hangel, piroşki, yoğurt kebabı, gravyer ve umaç helvası da tattığımız diğer lezzetler oldu. Gelelim bunları nerede yediğimize?


Han-ı Hanedan: Aslında ben öyle çokta Kaz eti hayranı sayılmam. Ama güzel bir Süryani şarabı ile bu güzel teklife asla hayır diyemem. Eğer sizde benim gibi düşünüyorsanız içki de bulabileceğiniz bu güzel mekana rezervasyon yapıp gidebilirsiniz. Kaz sevmiyorsanız, biftek de deneyebilirsiniz.

Kristal Lokantası: İşte benim favorim. Gerekse tamamen evinizde hissedeceğiniz dekorasyonu gerekse harika ötesi pitisiyle kafamda mutluluk baloncukları çıkmasına sebep olan mekana sizin de gitmenizi şiddetle öneriyorum. Ancak adres olarak Tripadvisor'daki eski adrese gitmeyin. Yeni yeri Kars kalesine bir hayli yakın. Telefonla sorabilirsiniz. Ben oradayken bir köpek sahiplenmişlerdi sokaktan bir kaç aylık. Hala oradaysa benim yerime de sevin :)


Bu daha başlangıç. Önce ekmeklerini doğrayıp suyunu tabağın içine döküyorsunuz. Bu ekmekler o kadar lezzetli ki ana yemeği unutturdu bir an için. Ama daha sonrasında hemen yanındaki kuzu etini de içine karışıtırıp ezdikten sonra asıl cümbüş başlıyor :)


Yemeğinizi yerken evinizde hissedeceksiniz.


Kars Kav Evi: Bu restorana yemekten çok, gösteriler için gitmenizi öneririm. Zira buradan çok daha iyi yemek yapan yerler var Kars'ta ancak güzel bir Kafkas oyunu eşliğinde, bir şeyler yemek istiyorsanız buraya uğrayın. Ancak rezarvasyon yaptırmayı unutmayın çünkü akşamları bir hayli kalabalık olabiliyor.

Kamer Restoran: Biz burada Hangel, Piroşki, Çin Seddi, Yoğırt Kebabı yedik. Bunların bazıları farkettiğiniz üzere geleneksel yemekler değil. Dolayısıyla daha farklı lezzetler denemek istiyorsanız burası ideal durağınız olabilir. Ancak Hangel konusunda hayal kırıklığına uğradığımı söyleyebilirim. Mekanın kötü yaptığını düşünmüyorum. Bu da çok Hangel'in kendisiyle alakalı. Açıkcası karşımda için boş düz mantı tadında bir şey de beklemiyordum. En azından karşımda halay çeken bir sosla halay başı olacağımı düşünüyordum ama kısmet değilmiş. Çifte telli ile idare ettik :(


Çin Seddi.

Puşkin Restoran: Ben dekorasyon hastayım kardeşim, dekorasyon fırlatın bana diyorsanız, burası sizin yeriniz. Eski Rus taş yapısı ve ahşabın uyumu sizi mutlu hissettirecektir.

Sini Ev Yemekleri: Tabi buraya kadar gelmişken güzelce bir kars peyniri, balı , tereyağı yememek olmazdı. Kahvaltı arayışı olanların isteklerini karşılayacak bir yer.

Kılıçoğlu Pastanesi: Önünden geçerken, daha girişiyle beni vuran, tatlıları ortalama üstü şık mı şık tatlı bir mekan. 



Brother's Milk Bar: Girdiğinizde "What's going on here? (Lanet olası fedareller!)" diyebileceğiniz bir mekan daha Kars'ta. Biz midemizi , Kars'ta bizi şaşırtmaya devam ediyor. İnsan Kars'ta böyle mekanları görünce daha bir sevindirik oluyor nedense. Vizyon sahibi insanlarımız her yerde. 







Kahve için diğer alternatifler:


Kahveland:


Osmanlı Kafe:


Bir de biz uğrayamasakta Craft Coffee No 74 adlı mekanın da görülesi, orjinal bir mekan olduğunu duymuştuk. Oraya da bir uğrayabilirsiniz.

Boğatepe Köyü: Evet köyün tamamı :) Gravyer peyniri veya kaşar deneyecekseniz en geleneksel yöntemlerle en taze ürünü tabiki üretim merkezinde bulabilirsiniz. Onun dışında Kars'ta her köşe başında peynirci bulacaksınız zaten. Fiyatları Gravyer peyniri için an itibariyle 55-65 TL arasında. Satın almadan önce tatabilir. Kararınızı ona göre verebilirsiniz.


Kısacası biz Kars'ı çok sevdik. Beklediğimizden çok fazlasını bizi bir çok kez şaşırtarak vermeyi başardı Kars.  Kah yemekleri, kah konuşkan ve sevecen esnafı kah ise aniden beliren şaşırtıcı mimari süprizleriyle her daim yaptı bunu. Ayrıca Kars insanlarında ilginç bir şekilde bir çok hikaye var. Konuşmaya başladıktan sonra emin olun bir süre sonra sohbet derinleşecek 60-70'lerde olan bir olaya ya da Rus döneminden hikayelere dönecektir.

Kısacası Türkiye'nin başka yüzlerini görmek istiyorsanız Kars sizi sıcak kanlı insalarıyla ağırlamaya hazır. Giderken sıkı giyinmeyi unutmayın (içlik candır) :)








2 Şubat 2018 Cuma

ERZURUM: ŞEHR-İ TADİLAT

23:00

Erzurum için tadilatlar şehri ismini uygun gördüm. Çünkü gerçekten öyle! Erzurum Kalesi'nden tutun, Kongre merkezine, Arkeoloji müzesine kadar her yerde durum aynı. Gittiğiniz birçok yerden eli boş dönüyorsunuz.

Bu Erzurum'a özgün bir şey mi derseniz. Tabi ki değil. Daha önce yurtdışından gelen arkadaşlarımı İstanbul'u gezdirirken kat karşılığı arsa satmaya çalışan Laz mütahit gibi gezmişliğim var. Her yer inşaat, her yer tadilat o kadar tarihe değer veriyoruz düşünün (?).

Mesela Ayasofya'da bitmeyen tadilat yapmışlar. O kadar süredir o iskele orada ki, yakın bir tarihte o iskelenin etrafını iskeleyle çevirip iskeleyi tadilata sokabiliriz. Ya da Topkapı'ya kaçak kat çıkılması an meselesi olabilir.

Tamam, elbette tadilat olacak ancak bunun yolunun bu şekilde olmadığı açık. Elimizde bir çok başka örnek var.

ERZURUM HAKKINDA

Doğu Anadolu'nun en büyük illerinden birisi olan Erzurum tarihsel olarak bir hayli eski bir kent. Öyle ki bu tarihin M.Ö. 4000'li yıllara kadar gittiğini görüyoruz. Bir çok medeniyet bu ile önem biçmiş ve bir çok yapı bırakmış. Urartular, Hititler, Persler ve daha niceleri bu topraklara hükmetmiş.

Şimdi ise bu ilimiz Doğu Anadolu'nun en büyük 3. ili olma özelliği taşıyor. Yani bölge halkı için önemi büyük. Bir çok kurumun bölge temsilcilikleri ve Türkiye'nin en eski üniversitelerinden olan Atatük Üniversitesi de bu ilde bulunuyor.

Buradaki halk daha çok tarım ve hayvancılıkla uğraşıyor. Sanayi olarak çok gelişmiş olmasa da bölgeye oranla hatırı sayılır bir yeri var.

Oltu taşı ise yörenin en büyük ihraç maddesi. Yöre halkının büyük bir kısmı bu taşın işlenmesi ve ticaretiyle uğraşıyor.

ERZURUM'A NASIL VE NE ZAMAN GİDİLİR?

Erzurum'a hava,kara ve tren yolu vasıtasıyla gidebilirsiniz. Tren yolu ile ulaşım hakkında daha detaylı bilgi için bu yazıma göz atabilirsiniz. Tabi ki en kolay ulaşım şekli havayolu ve özellikle Ankara ve İstanbul gibi bölgelerden yeteri kadar uçuş mevcut. Ancak bu bölge için en keyifli ulaşım aracının Doğu Ekpresi olduğu açık. Siz yine de ben askerliğimi karacı olarak yaptım illa kara yoluyla gelcem ben diyorsanız tabi ki aracınızla gelebilirsiniz ancak özellikle kışın hava koşullarını dikkate alarak gerekli hazırlıkları yapmanız önemli. Keyif için geldiğiniz bir tatilin kabus olmasını istemezsiniz.

Erzurum'a gelmek için benim önerim tabi ki kış arkadaşlar. Çünkü bu şehirlerin kalbi beyaz ve soğukla atıyor. Ayrıca kayak sevenler için bir de Palandöken alternatifi sizleri bekliyor olacak.


ERZURUM'DA NE YAPILIR NERELERDE GEZİLİR?

Cağ kebabı yenir! Dur ya gerçi onu sona saklıyacaktım ben :)

Arkadaşlar Erzurum'da gezilebilecek bir çok tarihi yer var. Tarihe meraklı iseniz bu şehir size istediğiniz verecektir. Tabi ki tadilattan bir şeyler görebilirseniz!

Çifte Minareli Medrese:

Selçuklu Sultanı Alaadin Keykubat'ın 13.yüzyılda yaptırdığı bu mederese harika mimarisiyle görülmeyi hakediyor. Size tavsiyem burada gün batımından sonra gitmeniz. Zira akşam aydınlatmasından sonra harika bir görüntü sunuyor.



Yakudiye Medresesi:

İlhanlı hükümdarı Olcaytu tarafından 14. yüzyılın başlarında yapılan bu medrese Anadolu'daki en büyük avlulu medrese olma özelliği taşıyor. Şehrin göbeğinde sayılabilecek bir yerde bulunan yakudiye medresesi Erzurum'un kesinlike görülmesi gereken yerlerinden. Müze kartınız varsa veya 18 yaşından küçükseniz giriş ücretsiz. Onun dışında 5 TL bilet ücreti ödemeniz gerekiyor.

Medrese iç görünüm.

Medrese kapısı ve ben :)


Erzurum Kalesi: 

Çifte Minareli Medrese'nin hemen karşısında olan bu büyükçe kale tadilat gerekçesiyle kapalıydı. Bu klasik bir sorunumuz biliyorsunuz. Neden böyle çalışmaları part part yapmazlar anlamıyorum. Hoş part part yaparlarkende önümüzdeki iskeleye yıllarca tarihi eser muamelesi yapmakta kalıyoruz ama neyse artık.

Erzurum Ulu Cami: 

Selçuklu mimarsinin ürünü olan bu cami aynı zamanda şehrin de en büyük camisi olma özelliği taşıyor. Camide kırlangıç kubbe ilginizi çekebilir.

Erzurum Arkeoloji Müzesi:  

Tadilatta olan turistik yerlerden biri daha. Ne zaman açılacağı belirsiz.

Atatürk Evi Müzesi:

 Önce Alman Konsolosluğu, sonra valilik olarak kullanılan bu bina 1919 yılında M.Kemal Atatürk ve arkadaşları tarafından geçici ikametgah olarak kullanılmıştır. Bu binada benim ilgimi çeken Atatürk'ün el yazması olan 10.yıl notlarıydı. Muhakkak göz atın derim.


Üç Kümbetler:
Tam olarak hangi tarihte yapıldığı bilinmeyen, Selçuklu dönemine ait bu kümbetlerin (anıt mezar) 12. ve 13. yüzyıllar arası bir dönemde yapıldığı sanılmaktadır. Şehir merkezine yakın olan bu kümbetlere hızlıca uğrayıp geçebilirsiniz. Bu bölgede de bilgilendirici tabelalar ne yazık ki yetersiz.

Erzurum Kongresi Binası:

Ünlü Erzurum Kongresinin yapıldığı ve bugünkü cumhuriyetimiz için çok önemli bir köşe taşı olan bu bina yine "tadilat" dolayısıyla kongre odası hariç kapalıydı. Biz de sadece bu odayı ziyaret edebildik dolayısıyla.


Rüstem Paşa Kervansarayı:

16.yüzyıl Osmanlı Mimarisini yansıtan bu kervansaray bir Mimar Sinan eseridir. Şu an Erzurumda oltu taşı bulmak için ilk akla gelen yer. İçinde 50'den fazla oltu taşı dükkanı bulunuyor. Tarih konusunda ise ne yazık ki yetersiz. Buranın tarihi ile yeterli bilgi veya yönlendirici tabelalar ne yazık ki bulunmuyor. Bunu dışında oltu taşı,gümüş vs. alacak olanlar ürünlerin orjinalliğiyle ilgili bir sıkıntı yaşamamak adına dikkatli olsunlar. Burada ürün alan bazı kişilerim sorun yaşadığına dair duyumlar almıştım (Genel olarak her yer için geçerli). Dolayısıyla ya bu ne kadar ucuz diye bir ürün almayın çünkü oltu taşı bir hayli pahalı bir taş.


Erzurum Evleri:

Benim Erzurum'da en çok sevdiğim yer diyebilirim. Bir restorant-kafe olmasına rağmen tarihi yapısı olduğu gibi korunmuş. Sadece burası da değil, çevre bölgelerde hala eski ve geleneksel evlerle dolu. Ara sokaklarında kaybolmak ve tarihi hissetmek gerçekten keyifliydi. Erzurum'dan ayrılmadan önce kesinlikle uğrayın. Erzurum evlerine giriş yemek yer veya bir şeyler içerseniz ücretsiz.





Bu bölgeler dışında dilerseniz Aziziye Tablaları, Narman Peribacaları, Yedigöller ve tabiki Palandöken'i ziyaret etip kayak yapabilirsiniz. Benim kayak yapmak için vaktim olmadığından ve her yerde yapılabilecek bir şey olduğundan Palandöken'e uğramadım. Ancak pist zenginliği vs. gibi konularda bu sporla ilgilenenler açısından gayet tatmin edici olduğunu duydum. Zaten Üniversite Kış Olimpiyatları burada yapıldı ve o esnada kayak sporu için bölge tekrardan ıslah edilde ve büyütüldü. İlgileniyorsanız uğrayabilirsiniz. Bölgede bir çok konaklama seçeneği mevcut.

ERZURUM'DA NE YENİR?

Cağ kebabı yenir! Bu sefer oldu sanırım :)

Arkadaşlar Erzurum'a geliyorsanız bu kebab yenicek. Vejeteryanlar üzgünüm, Erzurum size göre değil. Çünkü burası kesinlikle bir et şehri.

Erzurum'un açık ara en önemli iki unsuru cağ kebabı ve kadayıf dolması. Hemen her yerde bu iki ürünü satan restoranlar bulabilirsiniz. Ben kıyaslama yapabilmek için bir çok yerde cağ kebabı yedim. Çünkü etin içindeki sinirlerin marin edilegeheuhue. Yok yok öyle bir şey değil.Sadece dana gibi gömdüm valla! Öyle felsefesi felan hiç yok. Erzurum'a gelen bu tadı alacak.

Nerede yeriz biz derseniz bu işin erbabı Gel-Gör Cağ Kebabı restorant diyebilirim. Öyle ki her yer çakma gel-görlerle dolmuş. Gör-Gel, Hadi-Gel, Gelsene-Ya, Evet-Bebeğim, Devam-Et, Cağ-Et kebabı gibi bir çok kombinasyonu var.

Yine de Gel-Gör diğer yerlere göre pahalı ve diğer alternatifleri de çekinmeden deneyebilirsiniz. Bölgenin ikinci ünlü yeri olan Koç Cağ Kebab etleri fazla kurutmuştu ve çok beğenmedim. Ama yine de hemen her restorant lezzetliydi diyebilirim. Örneğin Gel-Gör'de şişi 9 TL iken Tortum Bağbaşı Cağ Kebab'ta sadece 5 TL idi ve gayet de lezzetliydi. Yani ilk denemenizse kesinlikle Gel-Gör'e gidin. Sonrasında ise daha ucuz alternatiflere yönebilirsiniz.



Ancak kadayıf dolması konusunda hayal kırıklığı yaşadığımı söylemeliyim. Bir çok yerde şansımı denedim ve aradığım tadı bir türlü bulamadım. Bir kere sadece bu iş için açılan restoranlarda bile kadayıfı sıcak bulmak neredeyse imkansız ve sanırım tüm tatlılar tek elden dağıtılıyor. Hemen hepsi aynı yavan tatta. Halbuki Erzurum dışında ben daha lezzetli kadayıf dolmaları yedim ve bunların içleri daha bol ve sıcaktı. Üstelik kaymak istediğinizde de ekletebiliyordunuz. Kısacası ben Erzurum'da aradığım kadayıf dolmasını bulamadım. Belki denk gelmedim ama 5-6 yer denediğimi söyleyebilirim (evet hepsini ben yedim, spor salonunda yazıyorum şu an).

Bunun dışında Erzurum ketesi, şalgam dolması veya lor dolmasını deneyebilirsiniz.

ÖZET

Kısacası Erzurum lezzetli mutfağı ve derin tarihiyle görülmeyi hakediyor ancak bence Kars gezisini de seyahatinize bağlarsanız gerçekten anlamlı olacaktır çünkü tek başına Erzurum yetersiz kalıyor. Hem buraya kadar gelip de Kars'ın muhteşem havasını almadan olmaz değil mi? :)

1 Şubat 2018 Perşembe

ALTERNATİF DOĞU EKSPRESİ GEZİSİ

03:45



Doğu Ekpresi'ne katılıp hipsterliğin dibine mi vurmak istiyorsunuz?
Arkadaşlarınızın fantastik doğu storylerinden gına mı geldi?
Bir türlü trende bilet bulamadınız mı?
Tam yerine geldiniz! :p

Rahat olun, burada bilet bulmak için bir kaç alternatif taktik üzerine konuşacağız. Artık sizde tren camı ve kürt mantolu madonna manzarılı fotoğraflar çekebilecek,"Pampişlerle karda eternal sunshine of the spotless mind keyfi :ppp" tarzı storyler paylaşabileceksiniz!

Öncelikle doğrudan Ankara'dan (Şu aralar tadilat nedeniyle kapalı. Ankara'da servisler aracılığıyla Kırıkkale'ye götürülüp oradan biniyorsunuz) Kars'a yatılı bilet bulmak Ocak-Mart arası gerçekten biraz zor. Sürekli kontrol etmek için azim ve biraz da şans gerekiyor. Ancak bir türlü denk getiremediyseniz sorun yok. Çünkü burada başka yolları düşünceğiz.




DOĞU EKPRESİ İÇİN NASIL BİLET BULURUM? ALTERNATİF YOLLAR

1- Dediğim gibi Ankara- Kars arası tren bileti bulmanız ne yazık ki biraz zor. Ancak sizi iyi bir haberim var. Aynı yolu Kars'dan Ankara'ya doğru yaparsanız bilet bulma olasılığınız bir hayli fazla. Üstelik Ankara-Kars güzergahında Erzurum'dan sonra hava karardığı için pek bir şey göremezken aksi istikamette sabah ışığıyla geziceksiniz.

2- İlla ben Ankara güzergahından yapıcam ama bilet de yok .Damn it! diyorsanız bir alternatifimiz daha var. Doğu ekpresi turunun en güzel kısımları Sivas- Kars veya Erzurum-Kars taraflarıdır. Bu bölge 4-8 saat arası mesafedir ve doğunun güzelliklerini görmek için en keyifli kısımlarıdır. En önemlisi yatarklı ya da örtüşü kuşetli bilet bulma ihtimaliniz çok daha yüksektir!

3- Eğer bir yerinize güveniyorsanız pulman koltuk seçeneğini seçerek 24,5 saat mabadınızın üzerinde gidebilirsiniz. Genelde direk bilet bulabilirsiniz. Ben pek önermiyorum bu yolu arkadaşlar. 10-12 saat tamamda, bir gün olacak gibi değil.

Eğer ki bilet bulamadıysanız bu üç seçeneği değerlendirin derim. Kesinlikle pişman olmayacaksınız. Ayrıca Erzurum ve Kars güzergahını da ikiye bölerek tam anlamıyla bu bölgeleri keşfedebilirsiniz.7


DOĞU EKPRESİ TARİHİ



Cumhuriyet devrimlerinden sonra hız kazanan demir yolları bu dönemde bir çok yere ulaştı. Bu yerlerden biri de doğu anadolu bölgesiydi. 1927'de inşaatına başlanan demir yolu 1927'de Kayseriye 1939'da Sivas'a ve 1939'da Erzuruma vardı. Karsa varması ise 1962 yılını bulacaktı. Daha önce İstanbul'dan başlayan bu hat, hızlı tren yolu inşaatından kaynaklı olarak bugün Ankara - Kars arasında gerçekleşmektedir.


DOĞU EKPRESİNDE NE ZAMAN SEYAHAT ETMELİ?

Doğu Ekpresi 4 mevsim yapılabilecek bir gezi olmakla birlikte, bu işin büyüsü kışta arkadaşlar. Napın edin bu işi kışa ayarlayın. Zaten çoğunluk benimle aynı fikirde olacak ki kış mevsimi dışında doluluk oranı çok değil ve bilet bulmak kolay.

DOĞU EKPRESİNDE SEYAHAT

Ankara yönlü trenler 18:00'da Kars yollu trenler ise sabah 08:00' de istasyondan kalkış yapmaktadır. Eğer yazıyı okuduğunuz vakitte hale Başkentray çalışmaları sürüyorsa tren Ankara'dan kalkmıyor demektir. Ankara-Irmak arası otobüslerle giderek oradan bineceksiniz. Tek yapmanız gereken ise olmanız gereken saatle garda olmak.

Treninize bindikten sonra yataklı vagona pike,çarşap,yastık kılıfı, terlik,su,meyve suyu, çizi, çikolata gibi bazı hizmetler ücretsiz olarak veriliyor. Buna göre yanınızı alacaklarınızı hesaplayabilirsiniz. Yanlız üçlü prizi almayı unutmayın en önemli eksikliğini hissedeceğiniz olay bu olacaktır.



Odamızda 2 adet yatağımız, buzdolabımız, lavabonuz,açılır masanız,askılıklarınız ve ayarlanabilir klimanız bulunuyor. Yani bu küçük yerde neredeyse her şey var. Ayrıca trende 1 adet banyo var ancak kondöktüre sorduğumda , uzun süredir kullanım dışı olduğunu öğrendim. Yani banyoya girip şarkı söylemek bu trende mümkün değil. Başka bahara artık.

Örtülü kuşetli seçenekte ise buzdolabı,lavabo ve masanın bulunduğu yerde 2 yatak daha oluyor ve 4 kişi bir odada kalıyorsunuz. Ortada da küçük bir masa yer alıyor. Eğer diğer 2 kişiyle anlaşırım ben buzdolabı felan önemli değilse bu yolu da düşünebilirsiniz. Veya geri kalan 2 yeri de satın alabilir, pavyonu komple kapatan sonradan görme arabeskçi havası yaşayabilirsiniz.

Bunların dışında yemekli vagonumuz da var. Fiyatlar uygun olsada yeme ve içme konusunda annenize güvenmenizi önericeğim. Gerekirse kapın bir tencere ve gelin buraya. İçki içmek istiyorsanız ise bunu kendiniz halletmelisiniz. Ne yazık ki trende alkol yok!

Yolculuk boyunca karbeyaz doğanın güzelliklerine kapılacaksınız.

Yolculuk boyunca dışarı çıkmak isteyeceğiniz yegane anlar hava almak isteyeceğiniz zamanlar olacaktır. Kondüktör arkadaşlara sorarak duraklarda kaç dakika kalınacağı bilgisini alabilir ve ona göre hareket edebilirsiniz. Genellikle illerde 10 dk.lık bir bekleme süresi var.

Vagon harici yemek bulabileceğiniz diğer yer ise Erzurum Garı. Bu gara gelmeden önce kompartımanlardaki görevliler muhakkak Cağ kebabı yiyip yemiyeceğinizi soracaktır. Bu bir çeşit gelenek olmuş artık. Gelen kebaplar genellikle lezzetli olmakla birlikte bazen soğuk,salatasız vs. de gelebiliyor. Bu tamamen sizin şansınıza ve kondüktörlerin seçimine bağlı. Bence siz yine de bu fırsatı kaçırmayın ve bir tane dürümü direk gömün.

Bu arada size bir tüyo: Odaya girer girmez koltuğu yatağa çevirin. O koltuklar çekilmez. Ya da kendinize bir kıç minderi götürüp kompartımanızda şark köşesi tadı yaşabilirsiniz.


Ya da bizim yaptığımız gibi açın Orhan babayı. Bir gecede rockerdan damar moda nasıl geçilir ruhunuzda hissedin :)

Gezi dergisi ve hemen dışarıda doğu ekpresi tabelasıyla poz veren genç arkadaşlar.
Doğu Ekpresi turu her Türkiye vatandaşının bir kere yapması gereken bir yolculuk. Ha zaten o bölgelerdeyseniz Akdenize bekleriz. Son zamanlar oldukça popüler hale gelen bu destinasyonu Kars ve Erzurum seferleriyle süsleyerek doğunun büyüsüyle kucaklaşın.








23 Ocak 2018 Salı

PRİPYAT- ÇERBOBİL GEZİSİ REHBERİ

11:22

25 Nisan 1986. Pripyat halkı bir kaç saat sonra olacaklardan habersiz. Kafelerde,havuzlarda,AVM'de binlerce Sovyet vatandaşı günlük yaşamlarına devam ediyor. Gorbachev daha taze SSCB genel sekreteri. Ülkeyi çöküşe götürecek olan reformlar henüz hız kazanmamış, Sovyetler Sosyalist Cumhuriyetler  Birliği tüm ihtişamıyla ayakta. Berlin duvarı yıkılmamış, Afganistan'ı Taliban ele geçirmemiş, körfez henüz karışmamış, Irak işgal edilmemiş durumda. Yani tüm kartlar yerli yerinde o gün. Birliğin dağılmasını neden olacaklardan biri olan felaketin başında denizaltı nükleer çalışmasında uzman, fakat nükleer santral konusunda kısmen daha yeni olan Anotoly Dyatlov var. Geri dönülemeyecek  olan bu yolda insanların bu güzel şehri ağlayarak ve evlerini geride bırakarak kaçmasına hala saatler var.

Pripyat'ta sıradan bir gün. -İnternet Arşivi-

Pripyat orada yaşayan işçilerin ihtiyaçlarını en iyi karşılayacak şekilde kurulmuştu.
SSCB bu bölgeye özel önem veriyordu. -İnternet Arşivi-
Pripyat-Çernobil her zaman gitmek istediğim ve dünyada bana göre eşi benzeri olmayan bir yer. Burada zaman farklı, rejim farklı, umutlar ve insanlar farklı. Yaklaşık bir kaç yıldır ne zaman gitsem diye hep aklımdaydı. Yanlız "Ukrayna'ya giden Türk erkek" etiketinden dolayı daima erteledim bu isteğimi :) Şimdi keşfetme zamanı. Bekle beni Pripyat!

Neden buraya gelmeyi çok istedim? Bir kere burası eşsiz. Buraya dair ne varsa farklı. Bir yanda barlar , kafeler diğer yanda yalıtılmışlık, terkedilmişlik ve yaşanan acıların getirdiği sükunet. Bir çok yer gezdim ancak hiç birinin bende Pripyat-Çernobil gezisinin verdiği hissi vermediği rahatça söyleyebilirim ve sanırım ömrün yeterse bir kez daha geleceğim ben buraya.


Pripyat'a nasıl gidebilirim?

Ukrayna sınırlarına giren herkes Pripyat'a bir turizm acentası bulmak ve bilgilerini vermek vasıtasıyla gidebilir. Ukrayna'ya gitmek için vize hatta pasaport bile gerekmediği için bu Türkiye'de bir şehre gitmekten çok da zor değil aslında. Ben bir çok tur acentasını inceledim ve gözlemlerim sonucu en iyi sonucun getyourguide vasıtası ile Go2Chernobyl grubuna ait olduğunu gördüm. Sonucunda çok mutlu kaldım ve size de gönül rahatlığıyla önerebilirim. Bana tur +sigorta+öğle yemeği yaklaşık 320 TL'ye mal oldu. Bu ücret sizin tur sürenize ve seçtiğiniz opsiyonlara göre değişebiliyor. 1 günden 3 güne kadar turlar bulabileceğiz gibi paranız bolsa helikoptere binip kuş bakışı tur bile yapabiliyorsunuz. Yani ne kadar köfte o kadar ekmek. Ben bana bir gün yeteceğini düşündüğüm (aslında 3 günlük tur istedim ama o kadar sürem yoktu ne yazık ki, buda bana tekrar gelmek için sebep olabilir bir 10 yıl sonra) ve helikopter tutacak param olmadığı için :)  mecburen tur servisi ve tabanvayla idare etmek zorunda kaldım.

Ne zaman gitmek lazım?

Pripyat hem kışın hem de yazın farklı güzelliklere sahip bence. Yazın o muhteşem yeşilliğin içinde terkedilmiş şehrin duygu karmaşasını yaşarken, kışın çöküşü, bohem kış havasının etkisiyle iliklerinize kadar hissedebilirsiniz. Fotoğraflara baktığımda nedense kış tercihinin çok yerinde bir tercih olduğunu, beni daha çok etkilediğini düşünüyorum. Çünkü o terkedilmişliğe daha bir yakıştırdım ben kışın sade ve gri yanlızlığını.

Gitmeden önce neler gerekli?

Kesinlikle araştırma yapmadan gitmeyin. Çünkü ön araştırmadan sonra mutlaka soracağınız sorular oluyor ve bunu tur sırasında bizzat olay yerinde yapabiliyorsunuz. Ayrıca turu gerçek anlamda hissedebilmek ve turu güzelleştirmek açısından şehrin eski halini, insanların gündelik yaşantılarını görmek şart. Hatta size önerim, turdan önceki Kiev'deki Çernobil müzesine gidip görmeniz. Çok büyük bir müze değil. Ama size ön bilgi vermek açısından iyi olacaktır. Giriş satece 20 UAH. Yani yaklaşık 3,5 TL.

Facia öncesi Pripyat için kısa bir video:



Gezi Rehberi




Ve artık gitmeye hazırdım. Yıllardır hayalini kurduğum şehir bir kaç saat sonra benim olacaktı :)
İlk olarak planlanan buluşma noktası için yola koyuldum. Sizde aynı turla giderseniz diye adres tren istasyonunun yanındaki eski Komintern binası. Petliura Sokak No:28, KIEV. Binanın hemen önünde tur görevlisi beni bekliyordu. Bir süre bekledikten sonra araca girdik ve kısa bir kontrol ve sigorta parası vs. gibi ekstraları ödedikten sonra yola koyulduk. Kısa bir süre sonra tur görevlimiz Vita aramıza katıldı ve bilgilendirmelere başladı. Henüz benden ne kadar çekeceğinden haberi olmadığı için henüz keyfi yerindeydi :) Tanıtım bittikten sonra tur görevlisinin açtığı Rusça belgeseli izlemeye başladık. Burada canımın sıkıldığını itiraf etmeliyim. Çünkü belgeselde ne yazık ki İngilizce altyazı yoktu ve ben sadece görselleri izlemek zorunda kaldım. Şahsen böyle bir tur için İngilizce altyazı şart. Vita'nın söylediği kadarıyla belirli dönemler hariç turistlerin çoğu yabancı. Benim bulunduğum bakir dönem sayıldığı için bir tek ben ve bir İsveç'li dostumuz vardı ampül gibi hiç bir denileni anlamayan. Yaklaşık bir-bir buçuk saatlik yolculuğun ardından ilk sınır kapımıza gelmiştik. Felaketin yaşandığı yerin dibindeydim artık. Dityatki sınır kapısı ilk kapımız. Daha sonra bunun gibi bir kaç kapıdan daha geçeceğiz. Pasaport ya da kimlik bilgilerimize bir tek bu noktada ihtiyacımız oluyor. Ancak sınır kapısını geçmeden önce buradaki küçük markette alışverişinizi yapmanızı öneririm. Hem KIEV'de Çernobil hakkında bulacağınızdan hatıratlardan çok daha fazlası var hem de bizzat yerinde almış olursunuz. Ayrıca buradaki Tourist Guide broşürünü almayı unutmayın. Yol boyunca, özellikle rotanız hakkında yardımcı olacak.


Buradan hatıra amaçlı ürünler ve bilgilendirme büroşürlerini edinebilirsiniz.

Daha sonra pasaportlarımızı gösterip içeri giriyoruz. An itibari ile olay mahalindeyim. Belgelerimiz onaylanana kadar bir süre buradayız. O arada gözüme yeşil tertemiz bir Lada takılıyor.Kar beyazının ortasında oldukça şık görünüyor. Muhtemelen oradaki güvenlik görevlisinin arabası. Fırsatı kaçırmayıp hemen fotoğraf çekmeye koyuluyorum. Bu arada önce güvelik görevlisi hemen sonrasında ise arkadaşları geliyor yakınıma. Bir süre ne yaptığımı anlamaya çalışıyorlar. Daha sonra arkadan kahkahalar yükselmeye başlıyor. Göz ucuyla onları süzüyorum. Vücut dillerinden anladığım kadarıyla arabanın sahibi ile dalga geçiyorlar. Sanırım bak gördün mü turist senin arabayı tarihi eser sandı fotoğrafını çekiyor mavrasını yapıyorlar :) Arkamı dönüyor ve "nice car!" dedikten sonra araca doğru ilerliyorum. Arkadan bir gülümseme dalgası daha yükseliyor.



 Araçla biraz ilerledikten sonra şehir başlıyor. Tam anlamıyla Fallout evreninin tam ortasındayım. Duygularım karma karışık. Bu his, soğuk savaşla ilgisi olan ve kıyamet sonrası distopyalarını seven biri için beklendik bir his ama yine de beni tahmin ettiğimden daha fazla heyecanlandırdığını söylemeliyim.

Dityatki sınır kapısı. İlk sınır noktamız. Ötesi Fallout evreni.

Bir kaç işlem ve 15 dk.lık bir yolculuk sonrası Sovyetler Birliğinin orak ve çekici bizi karşılıyor. Artık Çernobildeyiz. Aracımız duruyor ve bilgilendirmeden sonra keşfe çıkıyoruz. Tabi ben fırsat bu fırsat ıssız evlerden birine girip diğerinden çıkıyorum. Eski yaşanmışlıkların izini arıyorum. Çatırdayan döşemeler ve kırık cam sesleri yer yer ürpertse de hiç bir güç beni bu distopyayı iliklerime kadar hissetmemi engelleyemez. Bir ben bir de çılgın Rus arkadaş yol boyunca dağ tepe ne varsa vurduk zaten. Bu yüzden grup arkadaşlarımız ara ara bizi beklemek zorunda kaldılar. Allahtan Vita çok tatlı bir kızda sesini çıkartmadı bu yaramazlıklarımıza :)

Çernobil hudutlarını belirten sınır yazısı.

Her yerde ayrı bir sessizlik, ayrı bir sükunet var . Her şey, olanlara  üzüntüsü belirtmek için eğilmiş sanki.

Doğanın karşısında teslim olmuş bir ev.

Her ne kadar evlerin çoğu 1986 yılında boşaltılmış olsa da. Hala geride kalan kişisel eşyalar bulmak mümkün.

Evin eskiden sımsıcak ,çocukların koşuşturduğu mutlu bir yer olduğunu hayal edebiliyorum.

Çernobil aslında 1986'da büyük oranda tahliye edilmiş. İlk çağrıda sadece bir kaç bavul almasına izin verilen Çernobil ve Pripyat halkı daha sonra dönerek eşyalarının çoğunu geri almış ve binaları boşaltmış. Ancak orada kalabilecekleri süre çok az olduğu için (radyasyon seviyesi hala çok yüksekti) çoğunu pencerelerden atarak kamyonlara doldurmuşlar. Pek tabi her şeye rağmen hepsini almak mümkün olmamış. Dolayısıyla hala binaların içinde bazı eşyalar bulmak mümkün.

Çernobil çevresinde dolaşırken sağlam halde, hala bacası tüten evler görüyorum. Vita'ya sorduğumda burada hala yaşayan 3000 kadar bölge sakini ve işçi olduğunu öğreniyorum. Hala 4.santral için çalışan ve bölgede güvenliği sağlayan binlerce kişi yaşamlarını bu acı hatıraların yanı başında sürdürüyor. Ayrılmak zorunda kalan on binlerce kişinin hatırasını yaşatıyorlar.

Çernobil kazasından sonra bölgeden ayrılanları bir de barınma sorunu karşılayacaktı. Sovyet yönetimi bu konuda hızlı davranarak çoğu Sovyet vatandaşına Çernobil mağdurları için yapılan yeni konutlarda ya da Kiev çevresinde yaşama seçeneği verdi ve birçokları yaşamlarını bu bölgelerde sürdürdüler.

Çernobildeki uzun keşiften sonra. Eski "top secret" bölge olan ve girişlerin KGB tarafından 24 saat takip edildiği çernobil 2 radar istasyonuna uğruyoruz. Bu radar istasyonu soğuk savaş esnasında NATO bloğu ve ABD tarafından gelecek balistik füzeleri tespit etmek için yapılmış bir erken uyarı sistemi. 10 KW'ın üstünde enerji harcayan ve milyarlarca sovyet rublesine mal olan bu sistem döneminin tam bir ileri teknoloji harikası. Öyle ki buradan yayılan sinyallerle SSCB'nin beyin kontrolü yaptığına ve mevsimleri kontrol edebildiğine dair bir çok spekülasyon bile çıkıyor zamanında. Şu an ise tamamen amatör yayıncıların elinde ve transmisyon kulesi olarak hizmet veriyor.  Bu şekilde atıl görmek gerçekten trajik.

Çernobil 2 Radar İstasyonu.
Radar istasyonundan ayrıldıktan sonra, hem dinlenmek hem de yemek yemek için yemekhanenin yolunu tuttuk. Yemekhane diyorum çünkü gideceğimiz yer bu bölgede çalışan işçilerin yemek yediği bir işçi yemekhanesi. Yemekhaneye girmeden önce rutin olarak radyasyon makinesinden geçerek mutanta dönüşmediğinizi, hala insan olduğunuzu kanıtlıyorsunuz. Makinenin fotoğrafını çekmemişim ancak makine şu:


Makineden geçtikten ve elinizi yıkadıktan sonra (opsiyonel :)) yemekhaneye geçebilirsiniz. Şahsen ben yemekleri fena bulmadım. Ardından hemen içerideki kahve makinelerinden kahvenizi alarak kar üstünde sigara keyif yapabilirsiniz. Burada her yerde sigara içemiyorsunuz, sadece "sigara içilebilir" levhalarının yanında içmenize izin var. Ben sigara kullanmıyorum ama kullananlara duyurulur.

Nükleer menümüz :)  İnsanın gözü radyasyonlu çayı aramıyor değil.*

Yemeğimizi yedikten sonra yola koyuluyoruz. Sırada anaokulu gezisi ve sonrasında Pripyat şehri var.
İlk olarak anasınıfına varıyoruz. İnternette şöyle bir tarama yaptıysanız en vurucu fotoğrafların genelde bu kreşte çekilmiş olduğunu farkedersiniz. Aslında bunun sebebi çok basit. En masum olanlarımız onlar ve tüm olanları en az hak eden de. Tüm dünya çalkalanırken sadece oyuncağıyla oynayan bir çocuktan masum ne olabilir ki bu dünyada.

Anasınıfının dış tabelası. Bölgede başka okullarda mevcut.



Burada terkedilmişliği iliklerinize kadar hissedeceksiniz.





Anaokulunda gezindikten sonra yola çıkmadan önce radyasyon ölçerimizle (ben uydurdum adını - radyometre ne kadar mantıklı mesela) tekrar bir ölçüm alıyoruz. Okuma değerlerimiz diğer bölgelere göre yüksek çıkıyor.

Annem görse beni evden içeri almaz..
Sonrasında tekrar aracımıza biniyor ve Pripyat'a doğru yola koyuluyoruz. Pripyata varmadan önce big boss ufukta beliriyor.  4 nolu reaktör! Sadece yarım kilometre uzağımızda.  Ancak öncesinde reaktör soğutma kanallarının orada iniyor ve bu bölgeyle ilgili bilgi alıyoruz. Burası aynı zamanda şu metrelik dev kedi balıklarının tutulduğu yer. Şu an kış olduğu için kanal donmuş durumda. Ancak reaktör çalışır durumdayken sürekli belli bir sıcaklıkta olduğu için böyle bir durum söz konusu değildi. Şu an doğa kendi kurallarını belirliyor.

4 nolu reaktöre giderken sağınızda bulunan kule vinç tarları 5 ve 6 nolu reaktörlere ait. 86 yılı itibariyle inşaat halinde olan bu reaktörler olaylar sonunda durdurulup kaderine terkedilmiş. Şu an sadece bir hurda yığını hüviyetindeler.

4 nolu reaktör ve soğutma kanalları.

Ve sıra 4 nolu reaktörde. Yanına yaklaştıkça uzun süreden sonra burada aktif olarak bir şeyler yapan ilk insanları görüyorum. Buranın güvenlik ve temizlik çalışmaları halen Ukrayna hükümetince finanse ediliyor. Burada yaşayanların çoğunu da burada çalışanlar, güvenlik görevlileri ve turist acenteleri oluşturuyor.



Reaktörün büyük bir kısmı artık 2016'da inşaatı tamamlanan kubbeli bir emniyet çatısının altında bulunuyor. Hemen önündeki facia anıtı bize burada yaşamını kaybedenleri ve olaylar esnasında fedakarlık gösteren insanları anlatıyor. Radyasyon zehirlenmelerin bir çoğu aslında patlamalar sırasında değil kurtarma çalışmaları sırasında yaşanmış. Acil müdahale gerektiren olay ne yazık ki yetersiz teçhizata sahip personelle yapılıyor ve bir çok kişi bir ömür boyu alacakları radyasyona bir günde maruz kalıyor. O zaman ilk defa kullanılan insansız robotlar ise kısa bir süre içinde radyasyonun etkisiyle bozularak devre dışı kalıyor. Tüm fedakarlıklara ve üstün çabalara rağmen Hiroşima'daki atom bombasının 10 katı gücündeki bu patlamayı zapt etmek hiç de kolay olmamış. O zamanki hatta günümüzdeki hiç bir teknoloji bu büyüklükteki bir gücü zapt etmekte yeterli değil. Bunu Fukuşima'da bir kez daha gördük. Günümüzde de nükleer enerjinin güvenliği konusunda güvenlik tartışmaları hala nihayete ermiş değil biliyorsunuz. Bu konu önümüzdeki yıllarda da tartışmaya gebe.

Tekrar yola koyuluyoruz .Sırada 4 nolu reaktörde çalışanlarının çoğunun barındığı Pripyat var. Yola koyulduktan kısa bir süre sonra ünlü Pripyat yazısının önündeyiz.


Gayet şık ve gösterişli bir şehir tabelası bu. İleride göreceklerimizin teminatı gibi. Gerçekten de Pripyat'ı gezdikçe Sovyet sanatçı ve mimarların ne kadar özenle hazırlanmış, sanat dolu bir şehir inşa ettiğini görebilirsiniz. Kafe'sinden, sinema salonuna,alışveriş merkezine,havuzuna kadar her yer oymalar, işlemeler, duvar resimleriyle süslenmiş. Bu çapta önemli bir işte çalışan işçilere, Sovyet yönetiminin de önem verdiği ortada. Aracımıza binip biraz daha ilerliyor ve Pripyat'ın iç kesimlerine varıyoruz. Artık yaşamın merkezindeyiz, ya da başka bir açıdan terkedilmişliğin, kaybedilen yaşamların, yalnızlığın.

Olaylar gerçekleştikten sonra ilk hastaların kabul edildiği hastaneye gitmeyi çok istiyordum ancak halen bu kişilerin elbiselerini barındırdığı ve radyoaktif açıdan hala güvenli bölge olmadığı için giremedim. Ancak bunu yerine bir çok güzel kafesini, kültür binalarını vs. gezdik. Her binada tek tek bilgilendirildik, hayal ettik ve hissettik. Bu aşamada tek tek binaları tarif etmek istemiyorum. Her yerin uyandırdığı his farklı.  Çünkü burası öyle hadi gidip şurasını, burasını görelim diyebileceğimiz bir yer değil. Burası hissetmeniz , izleri takip etmeniz gereken bir yer. Burası listenizdeki bir klik değil, bizzat olayın içinde olacağınız yer.

Pripyat,26 Nisan  saat 01:23. Her yer alev yeri. Pripyat terkedilmiş ve çaresiz. Pripyat kaybedilen umutların, çöken bir sistemin bir devrin son göstergesi. Pripyat dünyanın en çalkantılı yüzyılından bir kurt deliği. Sadece gidin ve görün.

Pripyat'da bir kafe.

Dnipro rehberinin kıyısında, sıcak kahvenizi yuvarlamak için ne güzel bir yer.
Gerçekten sanat dolu bir yer Pripyat. Kafenin camları bile harika.



Sinema salonu. Pripyat.

Tiyatro binası. Kalan bir kaç eşyadan birini görüyorsunuz.

Sanat Merkezi. Çalan piyanoyu ve ardından gelen alkışları hayal etmek çok zor olmuyor.

Pripyat sokaklarında kaybolun. Şehir sizi süprizleriyle karşılayacak.

Nükleer İşlerle ilgili devlet binası.

Halk merkezi. Zamanında evliliklerin çoğu burada gerçekleşirmiş.

Dev orak-çekiç, hiç bir şey olmamışcasına bütün ihtişamıyla bizi selamlıyor.

Açıldığı yıl kapatılmak zorunda kalınan lunapark.Halbuki ne çok yakışırdı çocuk kahkahaları.


Lunapark.Pripyat.

Lunapark.Pripyat.

Gitmeden Pripyat'a veda fotosu. Tekrar görüşmek üzere Pripyat.